En iyi yabancı diziler

Gotham

Gotham, hepimizin bildiği Batman çizgi romanının da içerisinde

geçtiği bir DC universe şehri. Yıllarca Batman ile yaptığı iş ortaklığı ile

tanıdığımız Dedektif James Gordon’un polislik kariyerinin başlangıcında, yozlaşmış ve pisliğe batmış Gotham şehrini tekrar yaşanabilir ve güvenilir bir yer haline dönüştürme çabalarını izlediğimiz bir serüven.  Kuşkusuz bu serüvende Batman yani Bruce Wayne, Kedi Kız, Bilmececi, Penguen gibi bir çok esas karakterin de gençliklerine ve zaman içerisindeki gelişimlerine tanık olacağız. Dizide James Gordon rolüne The OC dizisinden tanıdığımız Ben Mckenzie gayet başarılı bir şekilde hayat vermekte.

Arrow

Süper Kahraman dizilerinde şu anda yayınlanmakta olan en olgun (dördüncü sezonu olması itibari ile) ve the flash gibi diğer bazı dizilere öncü olan Arrow, bir DC çizgi roman kahramanı olan “The Green Arrow” un televizyon uyarlaması.  

5 yıl önce babası ile çıktığı kaçamak bir yat gezisinde kaza geçiren ve yatı
batan Milyarder veliaht Playboy Oliver Queen öldü sanılmıştır. Ancak kendisi
kazadan kurtulup ıssız bir adaya ulaşmıştır. Yıllar sonra da şehrine maskeli ve
tam eğitimli bir adalet sağlayıcısı olarak geri dönmüştür.

Dizi, Oliver Queen’in şehirdeki adaletsizliklerle savaşması ile eşzamanlı olarak geçmiş 5 yıl boyunca ada hayatında yaşadıklarını da bizlere flashbackler ile anlatmaktadır.

Mervel's Agent Carter

Kaptan Amerika’nın ilk filminden bileceğimiz üzere 1946 yılındaki aşkı Peggy Carter’ın hikayesini anlatan ve Marvel dünyasında geçen bir yapıttır. İlk olarak kısa bir filmi yapılan Agent Carter, daha sonra dizi uyarlamasıyla ekranlara gelmiştir.

Kaptan Amerika’nın ortadan kaybolmasının ardından genç ve güzel Ajan Carter’ın gizli örgüte girmesiyle başlayan serüvenin yanı sıra Howard Stark adına yaptığı bazı özel görevlerle de karşımıza gelecektir.  

Bir anlamda Kaptan Amerika serisinin ilk filminin devamı niteliğinde olması ile bir hayli merak ve ilgi ile takip edeceğimiz bir dizi olacağını düşünüyorum.

Daredevil

New York Hell’s Kithcen bölgesinde geçen hikayede kahramanımız Matt Murdock, küçük yaşta geçirdiği bir kaza sonrası kör kalmış,  buna karşın diğer duyuları normal bir insana göre çok daha fazla gelişmiştir. Bu sayede kendi günlük yaşamını fazlasıyla idare edebilmektedir. Babasını da küçük yaşta bir mafya hesaplaşması sonucunda kaybettikten sonra kendini kötülere karşı savaşmaya adamaya karar vermiştir. Gündüzleri adaleti Bir Avukat olarak arayan Matt, geceleri ise maskeli bir kahraman olarak şehri kötülerden korumaya çalışarak kendi adaletinin peşine düşmüştür.

Tam bir Frank Miller tarzı olarak titizlikle kurgulanmış senaryosu ve karanlık
konseptli sahneleri ile bence Daredevil diğer süper kahraman dizilerinden sıyrılıp ve bir adım öne çıkmakta ve bir başyapıt olma yönünde ilerlemekte. Bu tarz dizi severlerin olmazsa olmazı olacaktır benden söylemesi!

Supergirl

DC Comics'in çizgi romanından uyarlanan dizi, Superman'in kuzeni olan Kara Zor-El'in kahramanlığa giden hikayesini konu almakta. 

Kahramanımız, Krypton gezegenindeki patlama anında kuzeni Kal-El’i (Superman) koruması amacı ile onunla birlikte Dünya’ya gönderilmiştir. Ancak uzayda bir kara deliğe sürüklenmesi ile birlikte Kal-El’den yıllar sonra ancak dünyaya ulaşabilmiştir. Dünyada normal bir aile tarafından evlat edinilip sıradan hayat süren Kara Danvers’ın süper güçlerinin açığa çıkarması ablasını kurtarması ile olacaktır.

Arrow ve The Flash gibi dizilerin yapımcısı Greg Berlanti tarafından TV’ye taşınmış bu serinin ne kadar kalıcı olacağını da çok yakında beraber göreceğiz.

Marvel's Agents of S.H.I.E.L.D.

Avengers filmlerinden hepimizin aşina olduğu birlik olan S.H.I.E.L.D bünyesindeki ilk tanıdığımız ajan Phil Coulson’un kendine küçük bir ekip kurması ve Marvel dünyasında görmeye alışık olduğumuz garip olayların çözümü için uğraşmasını konu alan ve şu anda üçüncü sezonu devam etmekte olan bir Marvel-ABC ortak Yapıtı.

Marvel filmleri ile etkileşim halinde geçen bu dizide ajan Phil Coulson, süper güçleri olmayan eğitimli ajanları ile birlikte fark yaratmaya çalışmakta.

Marvel’in kötü bir yapıma imza atmasının pek olası olmadığı düşünülecek olursa izlenmesi şiddetle önerilir.

The Flash

Barry Allen, CC polis departmanının olay yeri inceleme biriminde görev alan ve bir yandan da annesini öldürme suçu ile haksız yere hapiste olan babasını kurtarmaya çalışan bir karakterdir.

Şehirde meydana gelen devasa bir nükleer patlamada oluşan yıldırım düşmesi sonucu, mucizevi bir şekilde süper hızlı hareket etme ve hızlı iyileşebilme gibi yetenekler kazanmıştır. Bu gelişme ile başlayan hikâye, Barry Allen’in bir fark yaratarak şehrini korumak adına “The Flash” olmaya karar vermesi ile birlikte gayet sürükleyici bir serüvene dönüşmekte.

Arrow dizisi içerisinde konuk oyuncu olarak kısa bir rol ile  bize spoiler veren Barry Allen,  ağır abi Oliver Queen’e oranla daha samimi ve duygusal karakteri ile de ilgi çekmekte. DC comics kahramanı olan bu hızlı adamın hikayesi de kesinlikle izlemeniz gerekenler listesinde yer almalı.

Bonus : Marvel's Jessica Jones

Kimyasal bir sızıntı sonucu Jessica Jones, insanüstü bir güce ve dirence, ek olarak da ses hızına yakın hızlarda uçma yeteneğine sahip olur. Daredevil’in kardeş dizisi olacak Jessica Jones, tıpkı onun gibi 13 bölümden oluşacak ve 20 Kasım 2015'te yayın hayatına başlayacak.

LASSWELL MODELİ

Kitle İletişim Modelleri:

LASSWELL MODELİ

Yazan: Onur Çoban

Kitle İletişim Modelleri, başta kitle iletişimi olmak üzere; iletişimin bilimsel olarak çözümlenmesini amaçlayan sistematik kavramlardır. Aslında Aristo’dan beri incelenen davranış ve insan iletişimi, kitle iletişimin ortaya çıkmasıyla hız kazanmıştır. Radyo Çağı ile başlayan bu araştırmalar, TV ile kuramsallaşmaya da başlamıştır. Günümüzde ise İnternet teknolojisinin gelişimiyle, eski kuramlar bazen yanlışlanmış, bazen de yenilenmiştir. Ancak temelde yeni kuramların çoğu eski araştırmalara dayanır.

Kitle İletişim Kuramlarının en önemlilerinden biri (ve belki de en ünlülerinden olan) Lasswell Modelidir. Aslen bir siyaset bilimci olan Harold Dwight Lasswell, ortaya attığı bu çizgisel iletişim anlayışıyla, iletişim biliminde öncü konumuna yükselmiştir.

Harold Dwight Lasswell, 13.02.1902 ABD doğumludur. Davranışçılık akımının öncüsü olarak bilinen Lasswell; Chicago Üniversitesinde eğitim aldıktan sonra, Londra, Paris, Cenevre, Berlin Üniversitelerine devam etti. Chicago, New York Kent, Temple ve Yale gibi saygın üniversitelerde dersler verdi. Ayrıca 2. Dünya Savaşında da Kongre Kitaplığında resmi görevde bulundu. Bu saygın konumu ve yazdığı kitaplarla önce siyaset biliminde, sonra da iletişim biliminde tanınması gerçekleşti. 18.12.1978’de hayatını kaybetti.

 Laswell Modeli için, öncelikle Laswell’in siyaset bilimi hakkında görüşlerine bakmak gerekir. Zira bu görüşler, iletişim modelinin temelini oluşturur. Lasswell’e göre siyasette en önemli kavram “iktidar”dır. Kontrol etme gücüne kavuşan kişi veya kurumlar, topluma “etki” verir. Yani onların ne düşüneceklerini ne söyleyeceklerini aşılayabilir. Politics: Who Gets What, When, How (Siyaset, Kim, Neyi, Ne Zaman, Nasıl Elde eder?-1936) adlı kitabı Lasswell’in temel görüşlerinin kaynağı olmuştur.

Lasswell Modelinin ortaya çıkış tarihi, 1948 olarak gösterilir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi bu modelin kökleri 1936’ya dayanır. Bu açıdan bakıldığında birbiriyle benzerlikler gösteren ünlü Shannon-Weaver kuramlarının hangisinin önce modellenmiş olduğu tartışılabilir. Lasswell Modeli gibi, Shannon-Weaver modeli de “Ana Akım” iletişim modellerinin öncüsü sayılır. Her iki kuramda çizgisel bir anlayışla hazırlanmıştır.

Lasswell Modelinin temel soruları şunlardır: Kim, Neyi, Hangi Kanaldan, Kime, Hangi Etkiyle… Görüldüğü gibi bu kavramların bazılarını daha önce siyaset bilimi için kullanmıştır. Bu modele göre iletişim doğrusal bir çizgidedir. Bu çizgiye göre bir kişi veya kurum, bir mesajı bir iletişim aracı vasıtasıyla izleyici/dinleyiciye iletir. Bu ileti gerçekleşince izleyici/dinleyici belli bir yönde etkilenir. Örnek vermek gerekirse, Bir Devlet Kurumu, ekonominin çok iyi gittiğini, kitle iletişim araçlarından (örneğin TV) topluma duyurmaktadır. Bunu yaparken insanlara “iyimser bir ekonomik durum” aşılamaya başlamıştır. Çoğu kişi bu modelin “sıradan” olduğunu düşünebilir. Ancak bu modelin öncü bir model olduğu ve 1930-1950 gibi çok erken bir tarihte şekillendiğini unutmadan devam edelim.

Kim, sorusu mesajın kaynağını temsil eder. Burada önemli olan bu “kimin”, inanılır olup olmadığı gibi, karakteristik özellikleridir. 20. yüzyılın başında, devlet başkanları, sözüne inanılır liderlere güzel bir örnektir. Kitleler bu “kimi” tanıyacaktır. Günümüze uyarlarsak popüler isimleri “kim” olarak güvenilir gördüğümüzü söyleyebiliriz. Örneğin, toplumlar, bir devlet başkanından çok, ünlü bir film yıldızının çevre konusunda duyarlılığına daha çok ilgi gösterebilirler. Görüldüğü gibi algılar değişse de temel kavramlar sabit kalmaktadır.

Neyi, kavramı iletilen mesajın ne olduğunu ortaya koyar. Burada mesaj daha sonra açıklayacağımız “etkinin” somut halidir. Kitlelere ulaştırılmak istenilen etkinin ön planda olan duruşu olan “neyi” kavramının bunu başarıp başarmaması burada önemlidir. Örneğin, “savaş kötüdür” mesajını iletirken, savaşın yarattığı insan katliamlarını mı gösteriyoruz yoksa savaşın yarattığı ekonomik zararı mı? İnsanlarda sonuçta “savaş kötüdür” düşüncesi yaratsa da, bunu hangi örnekle yaptığımız, alt metin olarak çok önemlidir.w

Hangi Kanaldan, iletinin gönderilme yolunu sembolize eder. Kişisel iletişimde sözlü veya yazılı iletişim bu kanalı karşılayabilir. Ancak burada bahsedilen kitle iletişim araçlarıdır. Modelin ortaya çıktığı yıllar göz önünde bulundurulduğunda Lasswell’in radyodan ve bir ölçüde TV’den bahsettiğini düşünebiliriz. Temelde kitle iletişim araçları bu kuramda “teknik” olarak görülmektedir. Radyo veya TV’nin iletişimin doğru işlemsindeki avantajları ve dezavantajları modelin konusudur. Günümüzde internetin hatta sosyal medyanın mesajı iletirken kullandığı yöntem ile klasik Radyo-TV yöntemi birbirinden farklıdır. Model bu konudan yüzeysel kalsa da, ileride “teknolojik yaklaşımlar” kuramları için bir öncüdür.

Kime ile kast edilen alıcıdır. Bu modelde alıcı, toplum yani kitlelerdir. Alıcı, bu modelin ana hatlarından biri olduğu kadar bir o kadarda “pasiftir”. Alıcı olmadan sağlıklı bir iletişim olmaz. Tüm iletişim modeli, mesajın “Kime” iletilmesi üzerine kuruludur. Ancak bu noktada önemli olan alıcının bu modelde mesajı almak dışında bir fonksiyonunun olmamasıdır. Alıcı verilmek istenilen mesajı sorgusuz kabul eder. Onun doğru olup olmadığını sorgulamaz. Geri bildirim kavramı –daha sonra ortaya çıkan modellerin aksine- bu kuramda yer almaz. Toplum sadece etki altında bulunulan bir “alıcıdır”. Bu modelin en zayıf yönü olarak gözükse de henüz kuramsal araştırmaların olmadığı bir çağda “öncü” model olduğu gerçeğini değiştirmez. Günümüzde bile çoğu model bu yaklaşımı temel alır. Ancak onu “geri bildirim” gibi kavramlarla süsleyerek… Alıcının “düşünmeyen” bir “kime” olması günümüzde pek kabul edilmez. Ancak reklamcılık ve medya sektörü bu şekilde yürümeye de devam edebilir. TV kanalları “halk bunu istiyor” argümanıyla en bayat dizileri ve programları yayınlayabilir. Oysa bu soru “halka” sorulmamıştır. İronik bir biçimde bu programlar izlenir. Lasswell’in modeli bu noktada geri bildirimsiz olsa da, gayet çalışır.

Hangi etkiyle, modelin temel noktasıdır. Siyaset biliminden yola çıkan model “etki” kavramını ve propaganda anlayışını sorgular. Modele göre, “kim” gönderdiği bir mesajla “alıcıları” yönlendirebilir. Onların isteklere yön verir. Alıcılar pasiftir. Bu özellikle 1930-1940lı yılların Nazi Almanya’sı ve Faşist İtalya’sı gibi örneklerde kendine yer bulur. Propaganda amaçlı hazırlanan yayınlar o çağda kitlelere yön vermeyi başarmıştır. Otoriter iletici, toplumun nasıl düşüneceğine karar vermektedir. Demokrasi kültürü olan ABD gibi ülkeler de savaş yıllarında bu taktiği kullanmışlardır. Karşı propaganda özellikle soğuk savaş yıllarında etkili olmuştur. Ancak 1960’lardan itibaren kitlelerin bilinçlenmesi ve alternatif medyaların çoğalmasıyla bu etki zayıflamıştır.

Günümüzde hala kitle iletişiminin “etki” yarattığı bir gerçektir. Ancak artık tek bir “kim” yoktur. Bu yeni modellerin şekillenmesine neden olsa da Lasswell’in anlayışı hala geçerlidir. Ancak Lasswell, modelinde sosyal etkilere yer vermez. Onun anlayışına göre alıcılar homojen ve her şeyi kabul eden kitlelerdir. Bu yüzeysel bakış günümüz şartlarında yeterli değildir. Ayrıca daha sonra ortaya konan “gürültü” gibi kavramları içermez. Bu modele göre ileticiden çıkan mesaj kusursuz bir biçimde alıcıya ulaşır.

Tüm bu saydıklarımız Lasswell iletişim modelinin günümüz şartları için yetersiz kaldığını ancak iletişimin temellerini anlamamız için zorunlu olduğunu ortaya koyar. Modelin “basit” yapısı onu her tür medyaya uyarlamanın kolaylığını sağlar. Bu açıdan Lasswell Modeli, siyaset biliminde olduğu kadar iletişim bilimi içinde hala önemli bir noktadadır.

Dünyanın Tek Kurtuluşunun Bir Zombi Salgını Olduğu Gösteren 10 Kanıtı.

Sorumlulukların olmadığı harika bir dünya... Bugün hangimiz gündemin bize dayattığı gereksiz konulardan bunalmadık ki? Sanki yeterince derdimiz yokmuş gibi bir de fazladan siyasi meseleler, sağda solda patlayan bombalar, ölen masum insanlar... İnsanları birbirine düşman eden ideolojiler.

Halbuki bunların tamamı gereksiz, trafik kazasında ya da bir bombalı saldırıda ölmezsek en fazla 60 belki 70 yıl yaşanacak bir ömür için bunlara katlanmaya değer mi?

Bence bugün bir zombi salgını olsa günün şartlarından daha kötü bir durum olmayacaktır, aksine iyi yönleri olabileceğini düşünüyorum. Nedenlerini de aşağıda listeliyorum.

1. Tek problemimiz hayatta kalmak olurdu

Hanginiz bu probleme bugün de sahip olmadığımızı iddia edebilir? Şunu kabul etmeliyiz ki insanlar zombilerden daha az tehlikeli değil.

2. YGS, LYS, Vize ya da Final... Hepsine elveda!

Kölesi olmak zorunda bırakıldığımız sistemin çarklarına parçalanmış kol ve bacaklar sokulduğundan ne okul ne üniversite hiçbiri kalmayacak. Tek gerekli bilgi hayatta kalmak için edinilen bilgi olacak ve bunu da zaten yaşayarak adrenalin dozu yüksek bir şekilde edineceğiz.

3. Tüm evler bizim ne kira derdi var ne de fatura!

Bugün bir ev satın almak için yıllarca çalışmamız gerekiyor, satın almazsak da maaşımızın yarısını kiraya yatırıyoruz. Halbuki bu bizim en temel ihtiyacımız.

Olası bir zombi salgını durumunda zombilerden temizlediğimiz her mekanı mesken edinebiliriz. Okul olur, kütüphane olur, hastaneler, marketler, teknoloji mağazaları.

4. Bütün marketler bizim

Hangimiz çocukken bir markette gece kilitli kalmayı hayal etmedik ki? Olası bir zombi salgınında dünyadaki tüm marketler, alışveriş merkezleri, giyim mağazaları bomboş ve sahipsiz kalacak. 

Hiç şüphe yok ki zombilerden kaçarken bugün beğensek bile satın almayı aklımızdan dahi geçiremediğimiz en pahalı en kaliteli ayakkabıları giymeyi hepimiz isteriz.

5. Trafiksiz kaza riski olmayan bomboş yollar

Dünyadaki bütün araçlara sahipsiz ve bütün yollar boş. Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Uçaklardan ve helikopterlerden bahsetmiyorum bile onlar benim sakın bulaşmayın.

Burası Türkiye

KERPE - KANDIRA - KOCAELİ

Sevginin Gerçek Olanı.

Deadpool'un Diğer Bütün Süper Kahramanlardan Daha Eğlenceli Olduğunun 30 Kanıtı.

Kaynak: Onedio

Deadpool'da farklı bir şeyler var. O diğer süper kahramanlar kadar ciddi değil, kendine boşuna kasmıyor hatta yeri geldiğinde şaka yapıp, küfür de edebiliyor. Yani tam bizden biri. 

İşte " Deadpool'un Diğer Bütün Süper Kahramanlardan Daha Eğlenceli Olduğunun 30 Kanıtı".

Not: Bu arada içerikteki gifler Deadpool cosplaylerine ait. Yani aslında onlar bile daha eğlenceli diğer süper kahramanlardan. 

1. Önüne gelene şaka yapmayı seviyor.

"Sıpaydi ortalıkta oynama düşeceksin bak!

Düştüü. "

2. Gerçekten birinden hoşlandığı zaman belli ediyor.

"İçim bir tuhaf mı oldu ne? "

3. Kendiyle barışık.

"Ne var yani Supermansen? Bizde de var ondan."

4. Boyundan büyük işlere de kalkışabiliyor. Yapamam deyip geçmiyor.

"Thor, ver bakayım şunu bi.

Oğlum nasıl taşıyorsun bunu lan? "

5. Diğerleri gibi kahraman olmak için kasmıyor. O bir anti-kahraman.

"Yerim senin palyaço dilini."

6. Öyle en birinci benim havasında değil.

"Flash hızlı değil, biz yavaşız aslında."

7. Her türlü eğlenmeyi biliyor.

"Dans dedin mi orada duracaksın. Dans Deadpool'dan sorulur. "

8. Yapamasa da çabalıyor.

"Bilek güreşinde o kadar iyi olduğumu söyleyemem ama. "

9. Elindekilerin kıymetini biliyor.

"Kılıç var bende de. N'olmuş?"

10. Kavgadan kaçmıyor.

"Erkek gibi dövüşcez!"

11. Kadınlara zaafı var.

12. Hem de çok fazla zaafı var... 

"Göğüsleri sallıyoruz. "

13. Rol yapmıyor, olduğu gibi.

"Git buradan sahte Deadpool! "

14. Hiçbir şeyi yoksa da elindekileri kullanmasını biliyor.

"Bakayım bende hangi silahlar var. "

15. Her zamanın süper kahramanı!

"Geleceğe mi gidiyoruz Marty? "

16. Bazı şeylerin peşini hiç bırakmıyor. 

"Allah'ım ne kadar tatlı bir Magikarp. Akşama kızartırım ben onu! "

17. İhtiyacı olanın ihtiyacını karşılıyor. Aç olanı besliyor. 

"Ham yap bakayım abisi. Ham yap cici zombi."

18. Büyüklerine saygılı.

"Ne demek geçemezsin ya? Geçicem dede, bırak Allaşkına!"

19. Biraz kaçak dövüşüyor.

"Adamın her yeri titanyum kadar sert maşallah."

20. Tony Stark kadar olmasa da, teknolojiyle arası iyi.

"Evinize gidin lan, pis yapay zeka robotlar!"

21. Azcık terbiyesiz ama olsun. 

"Hmmm, kullanışlı ışın kılıcıymış."

22. Öğrenmeye açık. Bilmediği konularda yardım alabilir.

"Chun Li abla nasıl yapıyorduk ayağımızı? Hani senin bi vuruşun vardı ya?"

23. Korkusuz.

"Elemanların harbiden büyük silahları var."

24. Başkalarını korumak için kendisini tehlikeye atabilir.

"Çekil bakayım sen şöyle."

25. Centilmen.

Selaaam kızlar!

26. Oldukça centilmen...

Çünkü o Deadpool.

27. Güzel bir kadın gördüğü zaman gözlerini ondan alamıyor.

"Ya ben bu iki arkadaşı bir yerden tanıyorum ama?"

28. Sevenleri kavuşturuyor. Adeta bir Esra Erol.

"Siz çok yakışıyosunuz, ayrılmayın."

29. Popüler olmak gibi bir derdi yok.

"Aaa kamera. Hangi televizyon o? Show TV?"

30. Ve en önemlisi yardıma muhtaç olan insanları kötülerin elinden kurtarıyor.

"Alabilir miyim onu ben? Teeşeekkürler. "

Bonus: İstediği zaman başka bir süper kahraman da olabilir hem.

"Wolverine olmakta ne var? Ölümsüzüm zaten. Bi çatal, bi bıçak, bi kaşıkla olur o iş. "